Pygmalion Etkisi – Kendini Gerçekleştiren Kehanet

Herkese Merhabalar,

Bu yazının İngilizce olanını paylaşmıştım. Türkçe olanını okumak isteseniz buradan okuyabilirsiniz. İyi okumalar…

Hepimiz hayatımızın bir döneminde düşündüğümüz bir takım şeylerin gerçekteştiğine şahit olmuşuzdur. Yani aklımıza gelen başımıza gelmiştir. Bu durum literatürde Pygmalion (Beklenti) etkisi olarak adlandırılıyor. Kendimizin veya başkasının bizim hakkımızda beyan ettiği görüşler bizi istemsizce bu olguyu kanıtlayacak davranışlara sevk ediyor.

 

PEKİ “PYGMALION” ADI NEREDEN GELİYOR?

Kıbrıs Prensi Pygmalion heykeltıraştır ve bütün kadınların kusurlu olduğunu düşünür. Bu yüzden idealindeki kadının heykelini yapar,  Galatea adını verir. Daha sonra bu heykele o kadar aşık olur ki tanrıça Venüs’e onu canlandırması için yalvarır. Tanrıça Pygmalion’un dileğini yerine getirir ve çift mutlu mesut yaşarlar.

 

OKULDA PYGMALION ETKİSİ

Rosenthal ve Lenore Jacobson 18 sınıftan ilkokul çocukları ile çalışmışlar ve her sınıftan eşit sayıda öğrenciyi rastgele seçerek, öğretmenlerine bu çocukların sene içinde entelektüel anlamda çok büyük gelişme gösterebileceklerini belirtmişlerdir. Bu grupta bulunan çocukların genel IQ puanı olarak 4 puan yükseldikleri gözlenmiştir. Rosenthal’a göre, öğretmenlerin neyi, ne şekilde ve ne zaman söylediği, yüz ifadesi, beden dili, belki dokunuşu bile öğrencilere onlardan yüksek performans beklediğini iletmiş olabilir. Bu şekilde gerçekleşen bir iletişim, eğitim tekniklerinde meydana gelen olası değişiklikler ile birlikte öğrencilere kendi benlik kavramlarını, kendi davranışlarından beklentilerini ve motivasyonlarını, kavrayış stil ve yeteneklerini değiştirerek öğrenmelerini desteklemiş olabilir. Söz konusu deneyde öğretmenlerin öğrencilerle geçirdiği vakit arasında bir fark yoktur, ancak ilişkilerin niteliğinde değişiklik gözlenmişti.

 

 

Konuyu başka örneklerle pekiştirelim. Filmlerde, yarışmanın veya maçın en can alıcı kısmında koçları motive edici bir konuşma yapar ve genellikle kazanırlar. Ya bunun aksini yapıp başarısız olduklarını ve maçı kaybedeceklerini yüzlerine vursaydı koç? O zaman bilinç altlarında “Zaten insanlar bizi böyle görüyor neden çaba göstereyim, uğraşayım?” diye bir algı oluşup kaybetmeye doğru sürükleneceklerdi. Yapılan olumlu konuşma sayesinde kaybetseler bile kendilerince en iyisini yapmış olduklarını, arkalarında birinin olduğunun farkında olurlar.

 

 

Şimdi de Pygmalion Etkisini kendi kendimize nasıl yaptığımızı görelim. Günün herhangi bir sebep olmaksızın kötü geçeceğine dair bir his var içinizde. Sabah okula gitmek için yola çıktınız ve binmeniz gereken otobüsü kaçırdınız. Hemen kafanızda “ Zaten bu günü kötü geçeceğini biliyordum.”  düşüncesi belirdi. Kısacası o gün yaşayacağımız her şeyi farkında olmaksızın sabahki hissiyatımıza bağlayacağız ve olumlu tarafını görmeyeceğiz olayların. Belki de geç kalmanız sayesinde o an gelen mesajla dersinizin iptal olduğunu öğrendiniz ve boş yere okula gitmek zorunda kalmadınız.

 

 

Her şey hayata nasıl baktığımızla alakalı aslında… Ve aslında her şeyin başlangıcı biziz. Biz, kendimizi motive etmeden başkalarını nasıl inandırabiliriz ki yapabilecek gücün kendilerinde bulunduğunu? Bu yüzden “İyi düşünelim, iyi olsun.”

Yorum bırakın

WordPress.com'da Blog Oluşturun.

Yukarı ↑